27 Kasım 2009 Cuma

Checkin out … ok!


Onceliklen herkeslere iyi bayramlar efendim. Bir bayramda daha Libya collerinde daralmakta baymakta ve bayram coskusunu uzak diyarlarda yasamaktayiz . bundan onceki postumda belirtigim uzere bircok seyden mahrum bulunmakta ve izine gittigimde yapilacaklar listesi yapmistim simdi bunlarin saglamasini yapmak ister bu deli gonul ;

-fast food - √ burger king,mcdonalds, dominos, starbucks,kumrucu sevki, topcuda copsis ,remzide kofte ve daha niceleri yendi hatiralar tazelendi.
-pes 2009 - X yalan oldu ama fm 2010 oynandi bi nebze teselli bulundu
-alkol - √ raki, bira, votka , viski, baileys,martini ve daha niceleri uu beybi…
-gavur izmir - √ seviyorum iste varmi diyecegin adli guzide eseri armagan ediyorum kendisine
-vapur - √ vapurda cay icildi martilara gevrek atilmadi sebebi ise hepsinin mideye indirilmesi idi
-boyoz,simit(gevrek) - √ hapur hupur goturuldu yanindada izmir tulumuynan.
-alışveriş -√ hoyratca yapilan alisverisler neticesinde 1 aylik maasimi tuketmenin hakli gururu icindeyim hala…

-futbol maçı izlemek - √ izlenen ilk macin fb gs maci olmasi neticesinde husran burukluk ve kirginlik yasandi ama bu kirginlik talihime ne bedbahtim bi gun fbyi saracoglunda yenicez ve o mac benim izleyemedigim ilk derbi olucak biliyorum…
-geyik muhabbeti - √ geyigin dibine vuruldu bol bol kiz kesildi abaza muhabbeti futbol muhabbeti yapildi.
-gazete keyfi - √ tuvalette gezete keyfi bambaska miirim.
-kokoreç - √ ooo la la la diyerekten gerek Istanbul gerek izmir usulu kokorec yenildi ama sanirim Istanbul usulu daha guzel yaw.
-Sinema - √ gidilen filmlerin 2012 ve kolpacino adli birbirinden berbat ve adi gibi kolpa filmler olmasi tabiiki icindeki sinema askini sondurmedi
-quiknet - √ 27 gunde indirilen 100 gb icerisinde bircok dizi film ve oyun iste teknoloji bu dedirtti .
-kalabalık - √ insane hasret kalmis bu bunye her gorduguyle samimi oldumu hayir yine icimde belli belirsiz bir mesafe wardi ama o cene hic susmadi be arkadas ne hasret kalmisim insana.

Neticede bir tatil daha son bulurken bana yadigar kalan 4 ay sonra bunlari tekrar yasayabilecek olmanin verdigi mutluluk ama bu sure zarfinda yine bu sosyal faaliyetlerden , sevdiklerimden ve ailemden ayri kalmanin verdigi huzunle harmanlanmis sacma sapan bi duygu yumagi. O ne yaa oo 

15 Ekim 2009 Perşembe

100

bilindiği üzere libya çöllerindeyim dün itibarı ile 100. günü doldurdum "dalya" dedim. bu yüz günlük süre zarfında gözden ırak olunca gönülden ırak olunma tanımını uzun uzadıya irdeleme fırsatım oldu ve vardığım sonuç ise külliyen yalan olduğu.tabi bu sonuç bulunduğum yerin saçma sapan olduğu asosyal bi ortamda bulunmam sebebiyle bu yönde olmuş olabilir. ona sonra döneriz. bu zaman zarfında hiç izlemediğim kadar haber,spor,finans bülteni izledim. çılgınlar gibi magazin programı ve dizi izledim. yıllardır olmadığım kadar msn'de online gözüktüm ve arkadaşlarımla diyalog halinde oldum, kitap okudum. demekki arada böyle ayrılıklar insana iyi gelebiliyor. tabi bunun negatif sonuçları ise ailemi,arkadaşlarımı,dostlarımı özlemek oldu ama şu anda değinmek istediğim konu bu 3 olgu dışında özlediklerim ve burda yoksun olduğum şeyler.

-fast food



-pes 2009


-alkol


-gavur izmir



-vapur



-boyoz,simit(gevrek)



-alışveriş



-futbol maçı izlemek



-geyik muhabbeti



-gazete keyfi



-kokoreç



-sinema



-quiknet



-kalabalık



şimdilik aklıma gelenler daha sonra eklemeler olacaktır mutlaka o kadar çok ki :)

EGO


evet isimleri büyük ancak egoları kendilerinden daha büyük olan iki milli takım antrenörümüzden futbolla ilintili olanıyla dün itibarı ile yollar ayrıldı darısı diğer şahsın başına ve yerine gelecek yeni antrenöründe ülkenin imajını çok daha olumlu etkileyecek, zihinlerde sempatik bi imaj oluşmasına yardımcı olacak bi isim olması dileğiyle. to be continued...

20 Eylül 2009 Pazar

BUGÜN BAYRAM ERKEN KALKIN ÇOCUKLAR!! :))


Garip ülke Libya'da herşeyde olduğu gibi gibi bayramdada bir gariplik var, bizden bir gün önce bayram başlıyor ve bitiyor oysaki oruç tutmayada bir gün sonra başlamışlardı. enteresan :) ramazan bayramı mı yoksa şeker bayramı mı sorunsallarına fazla takılmadan bayram denince harçlıktan sonra aklıma ilk gelen şey olan Barış Manço'nun bugün bayram adlı şarkısını mırıldanarak herkesin bayramını kutluyorum büyüklerin ellerin küçüklerin gözlerinden öpüyorum :)


Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi...

19 Eylül 2009 Cumartesi

BAYRAMLIK AĞZININ AÇILMASINA RAMAK KALAN ADAM VE İBRETLE İZLENECEK DURUMLAR SİLSİLESİNİN ÖNGÖSTERİMİ

MAÇ SEYREDEN ADAM MADAM ÇEŞİTLEMESİ


Maç seyretmeninde bir kültür bir adap gerektirdiğine inananlardanım ne derece fanatik olunursa olunsun racon gereği belirli sınırlar çizilmiştir ve bu sınırlar korunmalıdır. Korunmadığı takdirde o ortamdan sessizce uzaklaşılmalı bir daha o şahısların semtine dahi uğranmamalıdır. Takımdaşlık bu denli kuvvetli bir bağdır nice dostluklar arkadaşlıklar, aşklar, fanatikliğin pençesinde paramparça olup yitmiştir. Bu gibi maç seyredilen ortamlardaki karakterler de çeşit çeşittir…

- Efendi izleyici tipi :
Bu tip bilgili kültürlü oturmasını kalkmasını bilen az buçuk stadyum tozu yutmuş amatörde olsa bir sporla uğraşmış sınırları bilen optimist ve sadece takımına değil spora saygısı olan bireylerdir kapsın birasını çerezini kapımız her zaman açıktır kendisine.

- Ben bilirim tarzı izleyici tipi:
Bu tip her şeyin en doğrusunu bildiğini iddia eden eleştiriye kapalı dediğim dedik çaldığım düdük tarzı tiptir. Bir birikim vardır kültürde ucundan köşesinden yakalanmıştır ancak herkesin doğrusu kendine düsturunu benimsememiş çok sesliliğe karşı sadece kendi savlarının doğruluğu peşinde koşar. Yeri gelir maçı takip etmeyi bırakır size sarar yanındakine sarar ötedekine sarar “ abicim bak şimdi öle diil” , “bide şu açıdan yaklaşmak lazım” der. Ortamda sivrilir bayabilir.

- Yancı izleyici tipi:
Bu tip kardeşlerimizin spormuş maçmış umurunda değildir varsa yoksa beleş biradır,çerezdir, sigaradır tüketmek suretiyle kara geçtiği liralar hesaplanır gol olursa sevinilir olmazsa “hacı ne vurdu haaa” ,”olm o diiilde ne zaman oyuncuğu değiştiricek bu hoca yaw” ve” bu hakemlerle bu lig yürümez” klişe laflarıdır.Maç biter iki kritik yapmadan kalkar gider. Zarardır ziyandır bulaşmamak farzdır.

- Fanatik izleyici tipi:
Bu tip maç esnasında en renkli kardeşimizdir. Sporla alakalı engin bilgi birikimine sahip, tribünden gelmenin verdiği delifişek yapının aynı potada eritilip karakterde tezahür etmesi sonucuyla bir canavar ortaya çıkar. Maçın başlamasıyla salyalar saçarak başlar bitiş düdüğüne kadar susmamacasına yeri gelir tezahürat yeri gelir sporculara komutlar vererek aktif bir rol üstlenir müsabakada en azından kendi öyle sanır. Eğer işler istediği gibi gitmiyorsa çirkefe yatar onu bunu bırakta bizim uefa kupamız varr, o dilde hacı siz bizi en son ne zaman deplasmanda yendiniz, kanka bizdeki tribünde kimsede yok haa tarzı söylemlerde bulunur karşı taraftan gelebilecek her hangi negatif yorum halinde evvela sözlü ardından fiziki sataşma kaçınızmazdır. Keyfinize turppp sıkar evlerden ırak olasıcadır.

- Bayan izleyici tipi
Bilindiği üzere defalarca test edilip onaylanmıştır bayanlar spordan pek hazetmez ve bu tip müsabakaların izlenmesine iştirak etmiş ise de ya zorlamadandır ya da gerçekten izlemek istiyordur ancak bilgi birikimi yeterli değildir bu hususta. Maç başlar “o ne?” “bu ne?”” bu kim?” “bu ne demek?”” şu ne demek?” tarzı soru öbekleri defalarca sorulur ,cevaplar bir bir izah edilir ancak bir sonuca ulaşılmaz derken olur olmaz heyecanlanmalar sporculara sövmeler küfürler başlar o günden önce gözünüzde bir melaike olan dişi kişi bi anda tiksinti kaynağına dönüşür. İlişki bitiricidir.

Bu tiplerin arasında tabiî ki benimde maç izlediğim bir seyirci profili var ve hepsi efendi izleyici tipi kişilerden oluşmakla birlikte birası olsun, çerezi olsun ,maç başı-maç sonu muhabbeti olsun, öncesinde ve sonrasında yapılan PES müsabakaları olsun hepsi burnumda tütüyor. Burak, Efe ,Serkan, Orçun sözüm size “olm hazırlayın ekipmanları gelince bi hafta sonu eve kapanıp o maçtan bu maça zaplayıp, o turnuva senin bu turnuva benim coşucaz kenkee biralar bendennn : )))

THE MASK


Sıkıldım; zoraki gülümsemelerden, kapı arası yapılan dedikodulardan, çekişmelerden ve çekiştirmelerden, ne de bayılıyoruz hayatı bir tiyatro sahnesine çevirmeye. Kimisi vardır hiç beceremez böyle üçkağıtları, dalavereleri içinde ne varsa dışarı kusar, tutamaz içindeki kini,acıyı,irini veya adını ne koyduysa, kusar ve rahatlar, kurtulur tüm yüklerinden, bir anda tüy gibi hafif hisseder kendini. Tüm riskleri göze alır tepkisini ortaya koyar ve hayata döner hesabı kitabı bırakır, yaşamaya bakar. Ancak kimisi de vardır içinde tutar biriktirir. Güler ancak içten değildir, konuşur ancak söylediklerinin belki de tam tersini içinden geçiriyordur belki de söylemek istediklerini kinayeli bir yolla aktarmak istiyordur ancak nafile kimselere anlatamaz derdini. Sonra sonra bir bakar bu onun yaşam tarzı olmuş içinden geçeni söylemeden önce kırk tane hesap yapan kafasında binbir tilki dolaşan detaycı bir zihin. Kendini şartlamıştır o hata yapmamalıdır, hata yapsa dahi mutlaka açık bir kapı bırakmalıdır ki dönülmez akşamın ufkunda vakit çok geç olmasın derken kafasında kurar kurar güvensiz ve kişiliksiz biri olur çıkar ne kendine huzur verir nede çevresindekilere. Yorucu; hem bu kişi olmak hem de bu kişinin eşi dostu olmak, yıpratır insanı. Peki ben bu tasvirlerden hangisine mi uyuyorum? İnan bende bilmiyorum …

25 Ağustos 2009 Salı

GROUNDHOG DAY!!!


Başrollerinde Bill Murray ve Andie MacDowell’ın oynadığı “Groundhog Day” adlı bir film vardı. 1993 yapımı olan filmde Bill Murray yani Phil pesimist ve bencil bir karaktere sahip, gıcıklığın doruklarında gezinen mümtaz bi şahsiyettir . Hiçbir şeyden memnun olmaz ve etrafındaki insanlar için hayatı çekilmez kılmaktan başka bir etkisi yoktur. Sevilmeyen, istenmeyen adamdır ama kimse bunu ona belli etmez, edemez bu arada da Phil Andie MacDowell’ın canlandırdığı Rita’ya inceden yazmaktadır ancak bu konuda çokta başarılı değildir.Günlerden bir gün bu televizyoncu Bill, Groundhog Day diye adlandırılan bir günü kutlayan kasabaya gönderilir ve bu özel günün çok özel görüntülerini izleyicilerine aktarması görevi verilir. Görev itibarı ile bir nevi Show haberdeki zıpır muhabirlere benzer Bill. Groundhog Day’in anlamı ise o kasabadaki insanların inanışına göre kunduzun biri yuvasından çıkar ve onun bu hareketi baharın geldiğini müjdeler, halk delicesine eğlenir ve herkes mutlu mesut evlerine dağılır. Ancak Phil için kazın ayağı hiçte öyle değildir çünkü kasabaya gittiğinin ertesi günü saat 6’da çalan saatle uyandığında fark eder ki bugünü dününden farklı değildir çünkü bir önceki günü tekrar yaşamaktadır. İlk başta bunun geçici olduğunu düşünür ve hoşuna gider banka soyar, kız tavlar, türlü çılgınlıklar yapar sonra bu hayat ona sıkıcı gelmeye başlar depresyona girer hayatına son vermeye çalışır fakat başarılı olamaz . Her denemenin sonunda ertesi gün tekrar saat 6’da aynı otel odasında uyanır. En sonunda hayatında yanlış giden bir şeyi yoluna koyarsa bu lanetten kurtulacağına karar verir , türlü denemeler sonucunda hayatını monotonluktan kurtarıp hayatı hem kendi hemde etrafındaki insanlar için yaşanacak bir yer haline getirmeye başlar ve bu kısır döngüden kurtulur. Rita’sıyla mutlu mesut bi hayata yol alır. Son birkaç haftadır kendimi Phil gibi hissediyorum hayatımdaki en büyük değişiklik mesai saatlerimin değişmesi. Sabah kalk, kahvaltı yap, otur, otur,otur,yemek ye, aynı muhabbetleri yap, aynı geyiklere aynı tepkileri ver, iş varsa çalış ki genelde işte olmuyor, yemek ye, çay iç, kahve iç, cappuccino iç ,espresso iç, kola iç ,su iç ,meyve suyu iç ,iç allah iç ; ye iç sıç yat bundan ibaret bir hayat haa bide denize girme aktivitesi vardı ama ramazan gelince rafa kalktı çevresel faktörler dolayısı ile. İlk başta güzel geliyor kulağa ne güzel yaw ooohh kebap, bütün gün yat, böle güzel bi hayat var mı denebilir ama ramazan davulunun sesinin kulağa uzaktan çok daha cazip geleceğini söylemeden geçemeyeceğim. Bill’in yaptığı gibi benim ve etrafımın hayatını nasıl güzel ve farklı bir hale getirebileceğimi düşünmekteyim tamam kabul hedef kitle benim gerisi eğlenmese de rutinine devam etsede olur diyeceğim ama diyemiyorum çünkü oyunun kuralı bu diye tahmin ediyorum. Arayış halindeyim ama henüz bir sonuca ulaşamadım bir yerde hata yapıyorum ama bu işi de kotaracağıma yürekten inanıyorum. Yoksa çekilir mi yahu bu bir sene kukumav kuşu gibi otur otur, düşün düşün boktur işin. Burada filmdeki gibi bir Rita olmadığına ve olmayacağına göre o ihtimali göz ardı edip farklı açılımlar peşine düşmeye karar verdim. Libya açılımı, Burdi açılımı, otel açılımı …

17 Ağustos 2009 Pazartesi

DAKİKA VE SKOR ALIYORUZ...




Sene 1996 o güne kadar TRT 1 ve TRT FM’deki eğitimli seslerden Türkiye1. futbol ligini takip eden bizler CINE 5 adlı kurumun yapılan ilk havuz ihalesini kazanması sonucunda şifreli kanallarla ve decoderlerle tanıştık. Önceleri hoşumuza gitti sonuçta futbol yayınları devlet tekelinden kurtulmuş ve kaliteli yayın, maç sırasında reklam yayınlanmayacağına dair vaatlerle iyice allanıp pullanmıştı ancak o dönemler farkında olmadığımız çok daha acımasız olan özel sektör tekeline geçmişti futbol 1. Ligi naklen yayınları. Bahsettiğim gibi hoşumuza gitti özel televizyonda maç izlemek ofsayt çizgileri, ağır çekimler, kaliteli görüntü, sadece türk futbolunu bilmeyen aynı zamanda dünya futboluna da yabancı olmayan spikerler. Ancak kazın ayağı öyle değildi ateş pahası abonelikler, sahtekarlığın bini bir para olan satış politikaları, maç sırasında reklam vermeyeceğiz açıklamasının tükürüğü kurumadan ekranlarımızın adeta demirbaşı olan sanal reklam uygulamaları hepsinin temeli o yıllarda atıldı. CINE 5 sonrasında ise hayatımıza sırasıyla TELE ON, DIGITURK ve en son olarakta D-SMART girdi. Sektöre her giriş yapan ve akabinde kendini kabul ettiren yayın platformu kalite adına bir takım değişiklikler yaparak şartları tüketici adına daha da içinden çıkılmaz bi hale getirmeye başladı. Tabi bu süreç içerisinde televizyona bir sevdalı gibi bağlanan bizler radyoyu iyice boşladık, adeta üvey evlat muamelesi göstermeye başladık. Son birkaç yılda ise internet teknolojisinin gelişmesi ve bağlantı hızlarının artması sonucunda p2p ve streaming vasıtasıyla maçları internet üzerinden izlemeye başladık ilk başlarda takılmalar yaşanıyordu ancak bedava olduğu için sineye çekiyorduk neticede bedava yayınları izlemek özel sektördeki yayıncılara karşı kazanılmış bir zaferdi. Tabi madalyonun öteki yüzünü ise düşünmüyorduk gittikçe daha büyük bir sektör halini alan futbol dünyasında kulüplerin varlıklarını sürdürebilmeleri için naklen yayın gelirlerine ihtiyacı vardı ve ne kadar yüksek fiyatlı ihaleler sonuçlanırsa o derece başarılı olacak ve yönetileceklerdi. Ancak hiç birimiz bu realiteyi ciddiye almadık ve almayacağız beklide işimize gelmiyor.Bu yıl ise yeni naklen yayın ihalesi yapılacak ya hali hazırda olan şirketlerden biri yeni ihaleyi kazanacak yada yeni bir şirket hayatımıza girecek. Kulislerde konuşulan bedel ise 400 milyon dolar. Rakam uçuk, kazıkta rakamın uçukluğu kadar büyük olacak ve ucuda yine bizlere yani izleyicilere dokunacak. Bir buçuk aydır yurtdışında olan ben, bulunduğumuz bölgede teknoloji ve medeniyet adına sadece internet olduğu için TRT FM üzerinden maçları takip ediyorum ve nostaljiye duyduğum özleme tekrardan şahit oluyorum. Orhan Ayhan ile İstanbul’da oynanan 3 büyüklerin maçlarını dinlerken mikrofonlarımız İzmir’de cümlesinin ardından Murat Ünlü’nün sesinden “dakika 35 Karşıyaka %99 luk pozisyondan yararlanamadı Karşıyaka 0-Göztepe 0” anonsundan sonra mikrofonlarımız Ankara’da denir ve bu kez Abidin Aydoğdu’ya bağlanılır. Dakika ve skor bilgisini verdikten sonra golü anlatırken “Ofsatın söz konusu olmadığı pozisyonda” diye başlardı golü tasvir etmeye. TRT FM cephesine değişen bir şey yok hala o güzide spikerlerimiz enteresan ve onlarla özdeşleşen maç anlatım tarzlarıyla işlerini yapmaya devam ediyorlar. Sorun teknolojinin hızla gelişmesimi yoksa insanoğlunun tatminsizliğindemi bilmiyorum ama insan ne kadar çok şeye sahip olursa o kadar memnuniyetsiz oluyor ve buna bağlı olarak o kadar çok şey bekliyor ki hayattan sonu mutlak mutsuzluk .Arada bir mecbur kalınmadığındada bu tarz nostaljiler yaşamak iyi geliyor insana nerden geldiğini nereye gittiğini hatırlatıyor. Yıllar önce nelerle yetindimizi ,mutlu olduğumuzu anlayıp kendinize kızmanıza sebep oluyor bu bile bize bir ders oluyor kendimize çekidüzen vermemizi sağlıyor ancak ne gelir elden evrimi geri almak mümkün gözükmüyor …

14 Ağustos 2009 Cuma

ŞAKAYSA HİÇ KOMİK DEĞİL GERÇEKSE ÇOK KOMİK



Evet bir garip memleketteyim; Libya’dayım. Bir ülkeyi anlamak istiyorsanız öncelikle insanlarını tanımanız gerekir. Onların düşünce tarzlarını, olaylara verdikleri tepkileri,alışkanlıklarını,hayata bakış açılarını anlamanız zaman alır. Bu Türkiye’de biraz fazla zaman alır çünkü bizim milletimiz cinstir, sağı solu belli olmaz kimi zaman cevval kimi zaman kuzu , kimi zaman tilki kurnazlığında kimi zaman malın önde gideni çözemezsiniz götümüz başımız ayrı oynar. Ancak genellikle pratik zekalı olduğumuz söylenir yabancı perspektifler tarafından. Pratik zekalı birey demek kafası çalışan ancak mantıktan ziyade anlık kararlarla anlık çözümlere giden , eldeki malzemeyle sonuca gitme yetisine sahip olan insan demektir. Ancak pratik zeka saptamasının hemen ardından da acı gerçek dökülür dillerden “zekanızı hileye, hurdaya, üçkağıtçılığa harcıyorsunuz. Olsundur en azından kafa çalışıyordur. Geçici olarak bulunduğum ve bu sürecin bir yılı aşmamasını tüm kalbimle dilediğim Libya ülkesinde ise insan manzarası benim yurdum insanının tam zıttı bir şekilde karşıma çıktı. Önce alışamadım; şaka dedim kafa buluyorlar dedim, yok artık bu kadar da olamaz dedim ama arkadaş bir millet bu denli uyuşuk pratik zekayı bırak zeka yoksunu düşünce fakiri olabilir mi ? Olur. Buraya ilk geldiğim hafta işe bir çalışan alındı. Elemana bir bardağa sallama çay diye tabir ettiğimiz poşet çaylardan koyup ofise getirmesini söyledim 10 dakika sonra çay geldi yanında şeker yok ,şekeri getirdi ancak bu seferde kaşık yok derken kaşık geldi. Şeker kondu çay karıştırılıyor ancak bir terslik var şeker erimiyor . çaydan bir yudum alındığında anlaşılıyor ki eleman çaya sıcak su konulması gerektiğini akıl edemiyor ve bu eleman 29 yaşında elektrik mühendisliği bölümü mezunu pırıl pırıl bir arap genci. Nedendir, nasıldır çözemedim 2. Hafta sonunda ise otelin bahçesinde muhtelif bir yerde çukur kazılması gerekiyor ve şantiyede bulunan Libyalı mümtaz şahsiyetlerden biri bu ehemmiyetli iş için görevlendiriliyor. İş basit kürek vasıtası ile çukur kazılacak ancak 10 dakika sonra cevval Libyalı çalışan kendi kendini toprakla örtmeye başlıyor neden?, nasıl? Soruları ardı ardına geliyor ve kısa bir gözlem sonucunda durumun vehameti anlaşılıyor; gencimiz bacaklar omuz hizasında açık küreğin sapı iki elle sıkıca kavranmış ağzında ülke insanının olmazsa olmazı sigara kazdığı toprağı kürekle hemen sağı yada soluna atacağına havaya fırlatıyor tabiî ki kendi üzerini toprakla kaplamaktan başka bir şey yapmıyor.Şaka değil, kesinlikle mübalağa değil tamamen başımdan geçen hadiselere dayanarak bunları paylaşıyorum işkembeden sallamıyorum. İnsanlar ülkelerin geçmişlerinin ve geleceklerinin aynasıdır bende gözlemlerime dayanaraktan diyorum ki bu memleketten bi halt olmaz çünkü potansiyel yok bizim memlekettende bi halt olmaz çünkü gerekli disiplin yok. Bitse de gitsek havasındayım…